Hızlı değişimin hepimiz farkındayız. Konuşuyoruz, yararlanıyoruz ya da sürükleniyoruz.
Etik değerler değişiyor, iş güvencesi azalıyor, hiç adını duymadığımız yeni meslekler ortaya çıkıyor. Böylece, bir yandan kafalar karışırken,öte yandan hıza ayak uydurabilenler inanılmaz servetler kazanıyorlar.
Bu karmaşa içersinde, insanın yönünü tayin edebilmesi için tabii ki yapabileceği şeyler var.
Öncelikle, yaşamsal, ailesel, kariyersel amaçlarımızın olması gerekiyor. Üstelik de rahatça birbirleriyle çelişebilecek bu amaçların dengeli bir ilişki içersinde olmaları da gerek. Çünkü yaşam ne yalnız başına eğlenceden, ne yalnız başına aile sorumluluklarından, ne de yalnız başına iş dünyasından oluşmuyor.
Bu karmaşada ve etraftan gelen çeşitli ve çelişkili etkiler arasında (içsel dürtülerden hiç bahsetmiyorum) karar vermek gerçekten zor olabilir.
Ne istediğini bilenler ve amaçlarını bu doğrultuda kuranlar hem psikolojik açıdan daha güçlü olacaklar, hem de başarının temellerini atacaklardır.
Bizi ne kadar zorlarsa zorlasın, değişimden korkmamamız, değişen dünyayı izleyerek rotamızı sürekli olarak bu rüzgar doğrusunda yöneltmemiz gerekiyor. Bu konuda internet gibi bir olanağa sahibiz. Evimizde bilgisayarımız yok diye şikayet etmemiz de gereksiz. İnternet Kafeler ne güne duruyor?
Bir de bilgiye olan susuzluğumuz hiç bitmemeli. Filozof ne doğru söylemiş: ‘Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir’ derken. Yani, bu dünyada ömür boyu öğrenci olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Bizler öğretirken bile, yalnızca daha bilgili olan öğrencileriz.
Eğer seçici olmayı bilirsek, televizyon da dahil olmak üzere, bize, yaşam ve kariyerimizle ilgili olarak bilgi verebilecek bir çok kaynağımız var. Öte yandan kitap, televizyon, dergi, internet vs. gibi kaynakları zamanımız boş yere harcamak içinde kullanabiliriz. Böylece öyküdeki tavşan gibiuzunca zaman dinlenirken, kaplumbağa bizi gelir geçer.
Bütün bu bilgilerin sonucundaseçeneklerimizi artırmamız insanlarla olan ilişkilerimizi güçlendirmemiz ve tabii ki bu arada bu kadar açık olan bir dünyanın tuzak ve tehlikelerine karşı kendimizi korumamız gerekiyor.
Her zaman en azından bir B planımız olmalı, çünkü yaşamın ne getireceği belli değil. Bugün Türkiye’de ve gelişmiş ülkelerde, çok değil,bundan 10 yıl önce yıkılmaz armada gibi görünen ve bol para alan bir çok beyaz yakalı işsizkaldı ve başka yapacak bir şey bulamadıkları sürece de işsiz kalacaklar.
Artık ‘Böyle gelmiş böyle gider’ düsturu yerini ‘Bir şekilde geliyor, nasıl gideceği de belli değil’ tümcesine bıraktı bile.
Yaşamak zor görünüyor, ama yapacak bir şey yok. başa gelen çekilir. Dünyayı bu kadar küçülten, yaşamı bu kadar hızlı hale getiren bizleriz, bukoşullarda yaşamayı becermesi gerekenler de.
Son söz: ‘Geçmişten pişmanlık duymadan, gelecek için asla demeden yaşayın ve uyanık olun.’
Orhan Tuncay
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.