Yerel yönetimlerin nitelikleri ve uygulamaları Biz KOBİ’leri; üreten ve istihdam eden kesimi de yakından ilgilendiriyor. Nasıl bir yerel yönetim arzuladığımızı halen nasıl bir yerel yönetim anlayışı olduğunu ortaya koyarak anlatabiliriz.
Yerel yönetim hizmetlerinin odak noktasında KOBİ’lerin; üretim ve istihdamın bulunmadığını söyleyebiliriz. Oysa yerel yönetimlerin “üretim odaklı” olması lazım. Uygulamaları yakından izleyince üretimin yerel yönetimlerin gündeminde önemli bir unsur olmadığını görüyoruz.
Hükümetin de, yerel yönetimlerin de, biz sanayicinin de odaklanması gereken en önemli nokta üretimdir. Neden üretim? Çünkü üretim olmadan ortaya koyduğunuz hizmetlerin toplumsal anlamı kalmıyor. Toplum olarak üretmiyor, katma değer ortaya çıkartmıyor, insanların çalışabileceği bir iş ve aş ortaya koyamıyorsak; parkın, şelalelin veya hanımlar lokalinin pansumandan öteye anlamı kalmıyor.
Öyle ise devlette, hükümette, yerel yönetimde görev alan belediye başkanı, meclis üyesi, vali, vali yardımcısı, il genel meclisi üyesi hepimizin aklının fikrinin üretimde olması gerekiyor.
Yerel yönetimlerin hizmet felsefesine ve uygulamalarına baktığımızda ne yazık ki üretim olgusunun en son işleri bile olmadığını görüyoruz. Biz günlük yaşamımızda bunu net görüyor, gözleyebiliyoruz: Mülki idarelerimizin, başta belediyeler olmak üzere yerel yönetim birimlerinin KOBİ’lerle, üretimle ilgileri yok denecek kadar az. KOBİ ve üreten kesimle tartışıp, plan ve proje ortaya koyacak organizasyonları da yok. Gündemlerini makyaja yönelik, reklama yönelik, eğlence ve boş vakit geçirmeye yönelik işler oluşturuyor.
İnsanları önce işsiz bırakıp, sonra da boş zamanlarında kötü alışkanlıklardan uzaklaştıracak çözüm arayışına giriyoruz. İşsizlerimiz nasıl istihdam edilir, nasıl üretir, nasıl girişimci olabilir, nasıl ihracat yapabilir demiyoruz. Bu realite üzerine yerel kamu hizmeti veren birimler bir beyin fırtınası yapmış mı?
Sadece Başkent Ankara değil, tüm Türkiye için benzer bir olumsuz manzara olduğunu vurgulamak istiyorum.
Yerel seçim atmosferine girmişken şu hususun altını çizmemiz gerekir: Yerel yönetimlere talip olanların özelliklerini sıralarken birinci maddeye üretim odaklı belediye başkanı olmalı şerhini düşmeliyiz. Gösterişe, oya ve çeşitli çıkar çevrelerine odaklı değil. Bu anlamda hükümetin de, seçmenin de dikkatli olması gerekir. Yoksa önümüzdeki dönemde de üretim dünyası adına aynı karamsar tabloyu seyretmeye devam ederiz.
İş dünyası olarak yerel idarenin gelip bizzat üretim yapmasını, üretimin içine girmesini önermiyoruz. Üretim ortamına pozitif katkı beklediğimizi, verimi dikkate alıp, sanayici ve iş adamlarına öncülük etmesini, yolunu açmasını ve engelleyici değil destekleyici olmasını kastediyoruz. Şu anda sanayici için üretim yapacağı alanlara ihtiyaç var. Ankara’da, OSTİM’de işini büyüten, geliştiren sanayiciye yerel yönetimin sunduğu bir sanayi bölgesi yok. Sanayici yanlış yere, plansız programsız ortamlara gitmek zorunda kalıyor. Çünkü önü açık değil. Yerel yönetim olarak sanayiciye “işini geliştirdiğin zaman buraya yerleşip üretime devam edebilirsin” denilmemiş.
Uluslar arası nitelikte ve kalitede imalat yapan KOBİ’ye pazarlama ve tanıtım için bir proje yok. O zaman bu tavır üretimin önünde engel değil midir?
Yerel yönetici olarak buradaki sanayiciye ne tür bir ilave güç veriliyor. Su pahalı, doğalgaz pahalı, vergi, ruhsat ve harç bedelleri yüksek, cezalar yüksek.
Yerel yönetimi elinde bulunduranlara sormamız gerekiyor; sanayiciye suyu neden pahalı satıyorsunuz? KOBİ’lerin meskenlerden daha pahalı su kullanmasının nedeni nedir? Ucuzlatın suyu, doğalgazı, elektriği, işyeri ruhsatlarını ve benzeri maliyetleri düşürün; bakın nasıl üretim artıyor. Maliyetler düşerse sanayici rekabetçi olur, daha çok satar, daha çok döviz girdisi sağlar, daha çok istihdam yaratır.
O sokakta aç bırakılan adamların iş bulabilmesi ile ilgili suyun, elektriğin, doğalgazın pahalı oluşu. İşsiz yurttaşımız aç kalıyor, sonra biz gıda paketi dağıtıyoruz. İnsanların aç kalması bir sonuç. Yani sonucu tedavi etmeye çalışıyoruz.
Belediyelerimizin, “kullandığımız araç gereçler yerli olsun” diye bir hedefleri olmalı. Bizim rasgele ithal malları tercih etme lüksümüz olmamalı. Borç içindeki bir ülkeyiz ve dışarıya çıkan her kör kuruşun hesabını yapmalıyız. Önce üretecek, ya da nasıl üretileceğine ilişkin kafa yoracağız. Tabi ki her şeyi kendimiz yapmayacağız. Ama ihtiyaçlarımızın yerli olmasına yönelik yeterince kafa yorduk mu? Yurt dışından aldığımız malları insanlar orada nasıl üretmiş, oralarda yerel yönetimler o sanayicileri nasıl desteklemiş, inceledik mi? Dışarıya borçlanacağız, yine borç para ile yurt dışından alet-edevat, takım-tezgah alıp iş yapacağız. Yapamayız çünkü bunun sonu yoktur!
Yerel yönetimlere KOBİ ve üretim hassasiyeti kazandırmak için sanayici kesimin, iş dünyasının bizzat demokrasinin beşiği sayılan yerel yönetimlerde temsil edilmesi gerekiyor. Ancak bu sistemde bir terslik oluşuyor. Başarılı olan, işi gücü düzgün olan, işine odaklanıyor. Yönetime çok fazla katılımdan yana gözükmüyor. Ve ne yazık ki sonradan toplum olarak şikayetçi olmak gibi bir paradoksu yaşıyoruz. Üretim yapıp alın teri ile para kazanan iş adamlarının, KOBİ kesiminin de siyasetle ilgilenmesi; belediye meclislerinde, il genel meclislerinde yer alması gerekir. Nitelikli insanlar siyaset kurumuna dahil edilmeli. Ciddi, tutarlı, verimli kişiler siyaset çarkının çarpık işleyişine tahammül edemiyor ve oradan hızla uzaklaşıyor.
Sonuç olarak, ülkemizin en önemli sorunu işsizliktir. İşsizlik yetersiz yatırım, yetersiz üretimden kaynaklanır. Yerel yönetimler kendilerini bu sorunun dışında tutamazlar. Buna gönül vermeleri, kafa yormaları gerekiyor. İstihdam yaratması gerekiyor.
Seçmenin de, “bölgemdeki işsize nasıl iş bulurum” diye kaygılanan insanları bulması gerekiyor. Biz gösteriye yönelik kimi yatırımları erteleyebiliriz. Ama işsizlik sorununu erteleyemeyiz.
Sağlıklı yol; üretim, kaliteli üretim, ihracat.... Sonra en güzel malzemeyi, en güzel oyuncağı kendimiz üretebiliriz. Bu tespitlerin ve kaygılarımızın belediye başkalıklarına ve yerel yönetimin muhtelif kademelerine talip olanlara ciddiyetle anlatılması gerekiyor.
Yoksa sadece KOBİ veya sanayici kesimi değil, ülke ve toplum olarak yakınmaya, dertlenmeye devam ederiz.
Orhan AYDIN
OSTIM - Başkan